Pages

Tuesday, August 5, 2014

Çeşme yaz başı



Yaz geldi! Evet evet sonunda geldi, ve biz sezonu Çeşme’de açtık geçtiğimiz haftasonu.

Son haftalarda hava bir tuhaf, son günler kış aylarında olmadığı kadar soğuk ve yağmurlu geçti. Mesela Yoncayla haftalardır ertelediğimiz buluşmamızı, Üsküdar’da denizin karayla bir olduğu 2 haziran günü zor koşullar altında gerçekleştirdik. Ben ikinci köprü yolunda karşıya geçmeye çalışırken, Şile sapağının oralarda arabayı bir üst geçitin altında durdurup kafam kadar yağan dolunun yavaşlamasını bekledim. Baktım geçmek bilmiyor, “benim bu buluttan kurtulmam lazım” diyerek yavaştan bastım gaza ve nihayet Kanyona vardım.
Çeşmeye gitmemize 2 gün kala kapatan hava, ve Kozyatağında küçük bir nehir oluşmasına neden olan dolu ve yağmur bizi biraz endişelendirse de Çeşme’ye gitmek için yola çıktığımız 20 haziran Cuma öğleden sonrasında 1 saat süren şiddetli yağmurdan sonra bulutlar sonunda dağıldı. Cuma trafiği nedeniyle biraz gecikmeli (02:30) varsak da, Çeşme’deki evin balkonuna ayak bastığımız anda bizden mutlusu yoktu.
Cumartesi sabah çimlerin üzerine masamızı kurup şahane bir kahvaltı yaptık. Denize girmek için ise eski Seaside, geçen senenin Bobou’su, bu senenin Propagandaist’ini seçtik. Daha once gitmemiştim oraya hiç. Alaçatının en ucunda, tek bir tesise ait olan bir koy burası. Kum ve yavaş yavaş artan derinliği, cam gibi bir suyu var. Çeşme’nin denizi biraz soğuk olur ama Bozcaada kadar da soğuk değildi. Deniz çarşaf gibi ve fazla da rüzgar yoktu. Beach’e girerken Turkcell Platinium’lulara da %50 indirimli.



Akşam üstü 6’ya doğru kalkıp, akşam yemeğine hazırlanmak için evin yolunu tuttuk. Akşam Alaçatı Port’ta Kydonia’daydık. Denizin dibinde, nerdeyse her sene oturduğumuz yerdeki masayı verdiler bize. Kydonia’nın mezeleri mükemmel! Bu galiba 3. Veya 4. senedir gidişimişz ve 1 kere balık yemedik. Dolaptaki nerdeyse her meze ve ara sıcağı yiyoruz haliyle insanın canı balık yemek istemiyor. Girit ezme mükemmel!


Yemek sonrası Alaçatı sokaklarına biraz dolaştık, o daracık sokaktaki insan trafiğine karıştık. Sezon nerdeyse daha yeni, geçen hafta açılmış. O yüzden henüz o kadar kalabalık değildi ama yine de cumartesi akşamı doluluğu vardı. Biraz yürüdük, sokağa masa koyan mekanların birinde oturup birşeyler içtik. Ve saat 2’ye gelirken Murat’ın isteği üzerine Ayayorgi’ye Babylon’a bakmaya gittik. Oldies but goldies gecesi vardı ama yorgunluktan öldüğümüz için 5 dakika ortamı görüp gerisin geri evin yolunu tuttuk.

Pazar sabahı denize çok geç kalmamak ve yer bulabilmek için Alaçatıdaki fırından boyoz, börek ve poğaça alıp hızlı bir kahvaltının ardından, Ayayorgi’ye yine Babylon’a ama bu sefer plaja gittik. 12de varmamıza rağmen arka tarafta limon ve mandalina ağaçlarının altında bi yerimiz oldu. E tabi Pazar farkı… insanlar koştura koştura gelmiş. Zaten yolda ve bir de üzerine dün akşamdan yorgun olunca, koyu baştan başa yüzüpü minderlerin üzerinde sızdım kaldım. 2 saat uyumuşum ki hiç deniz kenarında o kadar uzun uyuduğumu bilmem. 4ü geçe uyandığımda uykum bittiğinden değil güneşten sırtım çok yandığı için uyanmak zorunda kaldım. Hafif bir müzik ve hafif rüzgar eşliğinde yatağımı aratmayacak bir rahatlıkta uyuyordum oysa. Yine 6 gibi kalktık, kasaptan ve marketten alışverişimizi yaptıktan sonar bahçede mangal için hazırlıklarımız tamdı.


Gece 11e kadar oturduğumuz yemek masasından “bu kadar geldik çeşmeye de inmeden olmaz” motivasyonuyla zorla kalksak ta, çeşme marinanın içindeki hayal kahvesinde canlı müzik eşliğinde çok eğlendik, dans ettik, tam iyice havaya girmiştik ki saat 1 oldu ve müzik bitti. Napalım hiç yoktan iyidir, yine de bu kadar da eğlendik, e yarın da yol var, diyerek 2de yatağımızdaydık.



Pazartesi sabahı… maalesef artık geri dönüş günü geldi çattı. Eve yakın olsun diye paşalimanında biraz denize girip eve döndük öğlen yemeği duş, evi kapatma darken öğleden sonar 4ü geçe düştük yollara… Geceyarısı evdeydik. Tatil çok güzeldi ama bu tatilde artık yaşlanmaya başladığımı hissettim. 3 günlük bu kadar yol ve bu kadar aksiyon beni fazlasıyla yordu, öyle ki döndükten sonraki haftaiçi her gece koltukta sızdım, ve hiç dinlenemedim… yine de bu yorgunluğa değdi. Murat ve Rana ile muhteşem bir 3 gün geçirdik.  





No comments:

Post a Comment