Yaz geldi! Evet evet sonunda geldi, ve biz
sezonu Çeşme’de açtık geçtiğimiz haftasonu.
Son haftalarda hava bir tuhaf, son günler kış
aylarında olmadığı kadar soğuk ve yağmurlu geçti. Mesela Yoncayla haftalardır
ertelediğimiz buluşmamızı, Üsküdar’da denizin karayla bir olduğu 2 haziran günü
zor koşullar altında gerçekleştirdik. Ben ikinci köprü yolunda karşıya geçmeye
çalışırken, Şile sapağının oralarda arabayı bir üst geçitin altında durdurup
kafam kadar yağan dolunun yavaşlamasını bekledim. Baktım geçmek bilmiyor,
“benim bu buluttan kurtulmam lazım” diyerek yavaştan bastım gaza ve nihayet
Kanyona vardım.
Çeşmeye gitmemize 2 gün kala kapatan hava, ve
Kozyatağında küçük bir nehir oluşmasına neden olan dolu ve yağmur bizi biraz
endişelendirse de Çeşme’ye gitmek için yola çıktığımız 20 haziran Cuma öğleden
sonrasında 1 saat süren şiddetli yağmurdan sonra bulutlar sonunda dağıldı. Cuma
trafiği nedeniyle biraz gecikmeli (02:30) varsak da, Çeşme’deki evin balkonuna
ayak bastığımız anda bizden mutlusu yoktu.
Cumartesi sabah çimlerin üzerine masamızı
kurup şahane bir kahvaltı yaptık. Denize girmek için ise eski Seaside, geçen
senenin Bobou’su, bu senenin Propagandaist’ini seçtik. Daha once gitmemiştim
oraya hiç. Alaçatının en ucunda, tek bir tesise ait olan bir koy burası. Kum ve
yavaş yavaş artan derinliği, cam gibi bir suyu var. Çeşme’nin denizi biraz
soğuk olur ama Bozcaada kadar da soğuk değildi. Deniz çarşaf gibi ve fazla da
rüzgar yoktu. Beach’e girerken Turkcell Platinium’lulara da %50 indirimli.
Akşam üstü 6’ya doğru kalkıp, akşam yemeğine
hazırlanmak için evin yolunu tuttuk. Akşam Alaçatı Port’ta Kydonia’daydık.
Denizin dibinde, nerdeyse her sene oturduğumuz yerdeki masayı verdiler bize.
Kydonia’nın mezeleri mükemmel! Bu galiba 3. Veya 4. senedir gidişimişz ve 1
kere balık yemedik. Dolaptaki nerdeyse her meze ve ara sıcağı yiyoruz haliyle
insanın canı balık yemek istemiyor. Girit ezme mükemmel!
Yemek sonrası Alaçatı sokaklarına biraz
dolaştık, o daracık sokaktaki insan trafiğine karıştık. Sezon nerdeyse daha
yeni, geçen hafta açılmış. O yüzden henüz o kadar kalabalık değildi ama yine de
cumartesi akşamı doluluğu vardı. Biraz yürüdük, sokağa masa koyan mekanların
birinde oturup birşeyler içtik. Ve saat 2’ye gelirken Murat’ın isteği üzerine
Ayayorgi’ye Babylon’a bakmaya gittik. Oldies but goldies gecesi vardı ama
yorgunluktan öldüğümüz için 5 dakika ortamı görüp gerisin geri evin yolunu
tuttuk.
Pazar sabahı denize çok geç kalmamak ve yer
bulabilmek için Alaçatıdaki fırından boyoz, börek ve poğaça alıp hızlı bir
kahvaltının ardından, Ayayorgi’ye yine Babylon’a ama bu sefer plaja gittik.
12de varmamıza rağmen arka tarafta limon ve mandalina ağaçlarının altında bi
yerimiz oldu. E tabi Pazar farkı… insanlar koştura koştura gelmiş. Zaten yolda
ve bir de üzerine dün akşamdan yorgun olunca, koyu baştan başa yüzüpü
minderlerin üzerinde sızdım kaldım. 2 saat uyumuşum ki hiç deniz kenarında o
kadar uzun uyuduğumu bilmem. 4ü geçe uyandığımda uykum bittiğinden değil
güneşten sırtım çok yandığı için uyanmak zorunda kaldım. Hafif bir müzik ve
hafif rüzgar eşliğinde yatağımı aratmayacak bir rahatlıkta uyuyordum oysa. Yine
6 gibi kalktık, kasaptan ve marketten alışverişimizi yaptıktan sonar bahçede
mangal için hazırlıklarımız tamdı.
Gece 11e kadar oturduğumuz yemek masasından
“bu kadar geldik çeşmeye de inmeden olmaz” motivasyonuyla zorla kalksak ta,
çeşme marinanın içindeki hayal kahvesinde canlı müzik eşliğinde çok eğlendik,
dans ettik, tam iyice havaya girmiştik ki saat 1 oldu ve müzik bitti. Napalım
hiç yoktan iyidir, yine de bu kadar da eğlendik, e yarın da yol var, diyerek
2de yatağımızdaydık.
Pazartesi sabahı… maalesef artık geri dönüş
günü geldi çattı. Eve yakın olsun diye paşalimanında biraz denize girip eve
döndük öğlen yemeği duş, evi kapatma darken öğleden sonar 4ü geçe düştük
yollara… Geceyarısı evdeydik. Tatil çok güzeldi ama bu tatilde artık yaşlanmaya
başladığımı hissettim. 3 günlük bu kadar yol ve bu kadar aksiyon beni
fazlasıyla yordu, öyle ki döndükten sonraki haftaiçi her gece koltukta sızdım,
ve hiç dinlenemedim… yine de bu yorgunluğa değdi. Murat ve Rana ile muhteşem
bir 3 gün geçirdik.
No comments:
Post a Comment