Pages

Thursday, September 12, 2013

Pazartesi Filmleri

Pazartesi akşamı. Haftasonundan sonra yorgunluğun en çok çıktığı akşamdır genelde benim için. O nedenle pazartesıleri birşey yapmayı pek sevmem. Mümkünse evde oturup, haftasonu bittiği için yasımı tutmak isterim.

Moraliniz bozuksa en iyi gelecek şey, bence, güzel bir film (tamam hadi, ne zamandır izlemek istediğiniz bir film de olur illa güzel çıkmayabilir) ve çay yanına atıştırmalık birşeyler. Hazır önümüz kış, ve kışı özlemişken evde oturmalı yemeli içmeli programlar beni çekiyor.

Haftasonu kayınvalidemler geliyor. Bir arkadaşlarının kızı İstanbul'da evleneceği için düğüne geliyorlar, gelmişken de bizde kalacaklar. Ne zaman kayınvalideme gitsek, bizi muhteşem yemeklerle ağarladığı için, hem altta kalmamak hem de onları doyurabilmek için tepside patatesli ve peynirli sigara börekleri hazırladım ve buzluğa attım. Böylece cumartesi hemen çıkarıp hazır bir şekilde fırına atabileceğim.

4 adet börek dışarıda kalınca, tadımlık olsun diye pişirip film izlerken yedik. Sıcak börek asla çirkin olmaz! Ama film çok çirkindi. World War Z'i yaz başında vizyona girdiğinden beri takip ediyordum. Bu yaz her 2 haftada bir tatile çıktığımız ve doğru düzgün İstanbul'da vakit geçirmediğimiz için filmlerin çoğuna yetişemedim. Bu durumda ben de çözümü kendime bir liste yapmakta ve torrent'e düştükçe filmleri indirip izlemekte buldum. Birşey itiraf etmek istiyorum... her ne kadar sinemaya gitmeyi çok sevsem de, insanları sevmediğim için, evde izleme rahatlığını hiçbir şeye değişmem. Ne burnunu çeken var, ne haşır huşur cips mısır yiyen. Mis gibi, istediğin de durdur, istediğinde başlat, yat yayıl pijamalarla... paran da cebinde kalsın.

Nitekim haftalardır CAM versiyonu dışında birşey yokken, geçen gün xvid sürümü düşüvermiş WWZ'in. Acımadım, hemen indirdim. Bir güzel kurulduk... Büyük Hüsran! Yine de çok kötü vakit geçirmedik, ama paramızın cebimizde kaldığına bu kadar sevindiğimiz nadir filmlerdendi. Kimseye tavsiye etmiyorum :)

Tuesday, September 10, 2013

Yine, yeni, yeniden



Sokakta yine İnsanlar sinirli, insanlar öfkeli… yine herkes sokaklarda, yine heryer gaz bombası, yine polis müdahalesi. 31 Mayıs akşamına geri dönmüş gibi hissediyorum kendimi. Korkuyorum, üzülüyorum, geleceğim için, ülkemin geleceği için endişe ediyorum. B planları dönüyor kafamda, çekip gitsem, nereye hangi ülkeye gidebilirim? Gitmek istemiyorum ki ben… 3 sene Almanya’da yaşamak yetti bana… Ülkemi, havasını, suyunu, ailemi dostlarımı seviyorum. Bırakmak, gittiğim yerde bir “yabancı” gibi hissetmek istemiyorum artık.

e kıyamet kopuyor… Ahmet Atakan ODTÜ olaylarına destek verirken Hatay’da öldürüldü dün. ..

Sadece biraz huzur istiyorum, tek istediğim bu. Rahatlamak için en iyi çözüm mutfakta biraz zaman geçirmek, belki biraz çamaşır yıkayıp temizlik yapmak. Ben bu akşam hepsinden biraz yaptım.
İşten eve gelir gelmez, köri soslu tavuğu hazırlarken, bir yandan mayaları suya attım, 15dk bekleyip yaşayıp yaşamadıklarını kontrol ettim. Ve hemen biraz hamur mayaladım! Çocukluğumdan beri çok severim hamurlarla oynamayı, onlarla şekiller yapıp hayaller kurmayı. Elime değdiğindeki o yumuşaklık beni hep çok mutlu etmiştir. İşte belki de bu nedenle, biraz mutluluk için, işten eve koşa koşa gelip hamur mayaladım. Sonra kabarsın diye temiz bir kaseye alıp üstünü kapattım.  Arada bir gelip baktım, kabarıyor mu diye, hacim artışını gördükçe yüzüm daha da aydınlandı.

Benim gibi bir kontrol manyağı iseniz, hamur yoğurmak belki de bir terapi. İstediğiniz şekli veremediğiniz bir hamur yoktur. Yada şekil vermeyi geçtim, şöyle iyice bir yoğurup da hırsınızı alırsınız. Her ne şekilde olursa olsun, kontrol sizde.
Hayatımda kontrol edemediğim şeylerin yerine, ben bugün biraz hamur yoğurdum, ve çavdarlı mis gibi kokan bir ekmek yaptım.  İnsanlar sokakta, dışarda kıyamet koparken, benim kendimi sakinleştirmek için bulduğum en iyi yol buydu… elimden başka türlüsü gelmedi.