Pages

Friday, August 8, 2014

Çeşme Yaz Sonu



Ve kış başından beri hayalini kurduğumuz uzun yaz tatilimiz sonunda başlıyor. Herkes bayram tatiline çıkar yollar kalabalık olur diye Perşembe öğlen yarım gün izin alıp düştük yollara, akşam 9 gibi Çeşme’deydik. Cuma sabah ne zamandır merak ettiğim ama bir türlü gidemediğimiz Quente Beach’e gittik. Bizim eve 5 dakika yürüme mesafesinde olması nedeniyle biraz tercih ettik, deniz kenarında uzun uzun otururuz diye. İstediğimiz zaman da eve gidebilme lüksü var tabi. Mesela Efe deniz kenarında sıkıldıkça eve gitti. Zaten bu tatilin genelinde anladık ki, sabahtan akşama kadar deniz kenarında vakit geçirmek bizi biraz sıkmış. Yat, yat, yat nereye kadar, o sıcağın alnında biraz bunaltıcı geldi. 


Velhasıl Quente ile ilgili yorumlarım çok iyi değil, çok sevmedim, bi daha da gitmem, detaylı yorumlar için Tripadvisordaki yorumlarıma bakılabilir.

Baktık ki deniz kenarından sıkılıyoruz, evimizin de güzel çimenleri var, ağaçları var, “neden denize girip çıktıktan sonra gelip kendi çimenlerimizde yatıp, kendi beach’imizi oluşturmuyoruz” dedik, ve bunca yıldır bunu neden daha önce akıl edemedik diye ben baya hayıflandım. Ne çocuk gürültüsü, ne etrafta insanlar, ne bangır bangır müzik… hiç biri yok. Tamamen kendi özelin, temiz tuvaletin ve istediğini yiyip içebileceğin, canın istemiyorsa da yemeyeceğin bir buzdolabı! İnsan başka ne ister? Belki bir kedi? Evet, bahçede o da vardı… Duman! Yazlığımızın kedisi. Efe’nin anne babası yazın genelde çeşmedeler, kışın ise Duman’ın mamalarını bahçeye bakan görevli veriyor böylece hem aç kalmıyor hem de özgürlüğünden ve sokaklardan vazgeçmesi gerekmiyor.




Cumartesi öğlen Anne, Anneanne ve ben Alaçatı pazarına gittik. Çok güzel kıyafetler, yazlık elbiseler ve envai çeşit tekstili bulabileceğiniz muhteşem bir Pazar. Sıcakta anneyle benim tansiyonumuz biraz oynadıysa da maşallah anneanne bana mısın demedi, ve bir gidelim diye yalvarmasak daha alışveriş yapıyordu.

Cumartesi akşamı küçük yavrularımızın gelmesiyle beraber ailecek bir mangal ve ardından Alaçatı Hacı Memiş’e gittik. Nasıl kalabalık, nasıl kalabalık… ve sıcak. Her daim rüzgar esen, akşam yanına bir hırka almadan çıkmadığın Çeşme yanıyor, rüzgarı geçtim, yaprak kıpırdamıyor, üstelik nemli! Ve herkes tatilde! İğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık, üstelik cumartesi akşamı olunca sanki yoğunluk ikiye katlanmış. Yiğitlerin müdavimi olduğu barda oturacak yer olmamasıyla beraber kapıda bir kuyruk… Sonuç, tek yer bulabildiğimiz acayip kazık bir mekanda tanesi 17tl’den bira içtik. O kadar entel bir yer ki türk birası bile satmıyorlar. Alkolsüz ne var diye sorduğumuzda adam bize uzaydan gelmişiz gibi bakıp, hatta sanki biraz aşağılayarak, sadece kola var dedi. Pazar akşamı ise Çeşme Marina’da Hayal Kahvesine gittik yine. Geçen sefer o kadar eğlenmiştik ki, gidelim yine coşalım dedik.  Bu sefer Fondip diye başka bir grup çıksa da yine de güzel eğlendirdiler. 


Pazartesi bayram sabahı kahvaltımızdan sonra küçük yavrularımızı İzmir’e yolculadık, biz de bahçede yatmaya devam ettik. Salı kahvaltı sonrası Datça’ya doğru yola çıktık.


No comments:

Post a Comment