Pages

Tuesday, January 20, 2015

Friedrichstadt ve yine THY macerası

Ekibimizin ilk ve şimdilik tek team gathering'ini yapmaya karar verdiğimizde müdürümüz Oslo'da kayak tatili hayal etmişti. Şirkete ait bungalovlarda kalacaktık ve aynı zamanda cross country kayak da yapabilecektik. Sonra ne olduysa oldu ve program Friedrichstadt'ta ev kiralamaya döndü. 

 Hamburg'tan Friedrichstadt'a giderken

Chenping'in gelememesiyle 6 kişi 6 oda olarak eve dağıldık. 4 gece kaldığımız evimiz oldukça yaşamış ve hala da yaşayan bir evdi. Her türlü ihtiyacımız vardı, özellikle mutfak tamamen donatılmış, kek çırpıcıya kadar herşey vardı. Belli ki evin sahibi çoluğuyla çocuğuyla bu evde yaşıyor. Bahçede çocuklar için oyuncaklar ve salıncak da vardı çünkü. 





Friedrichstadt aslında bir şehir ama bizim için bir köy. Minicik, küçücük, bir başından bir sonuna 10dk'da yürüyebildiğiniz kadar küçük. Burda önce Hollandalılar varmış, o yüzden evler Amsterdamdaki mimariye çok benziyor.




Çok sevimli olan şehrimiz, nehir kenarında, oldukça sulak bir bölgede yer alıyor. Evlerin çoğu dere kenarında ve önlerinde küçük bir iskele var ve kanoları duruyor. Belli ki yazın veya baharda çok daha güzel, keşke yazın gitseymişiz dedirten bir yer. Ama biz her daim yağmurlu, gri bir havada, havanın 9da anca biraz aydınlandığı, 16da karardığı bir mevsimde gidince şehrin tadını çok çıkaramadık. Aslında amacımıza da uygun oldu. Bir şey yapamayınca bol bol evde zaman geçirdik ve çalıştık. Günlük aktivitelerimiz ise yemek pişirmek oldu. İlk akşam dışarda yedik ama diğer 3 akşam için 3 grup olduk. Ben türk yemeği, musakka



Allan ve Sarah çin yemeği, gerhard ve christian alman yemeği yaptı. Khalid birşey pişirmedi ama yardım etti. Sabahları ben ekmek ve kruasan almaya gittim. Evde kalanlar kahvaltı sofrasını hazırladı ve nerdeyse her sabah Allan tuhaf ve ağır kokulu çin yemekleri pişirdi. Camları sonuna kadar açıp evi havalandırsak da koku heryerimize sindi. Muhtemelen bütün bavulu yıkamak zorunda kalacağım.


Bu kadar küçük bir şehirde ve sezon olmamasına rağmen, pazartesi öğlen yemeği için market place'e çıktık ve heryer kapalı olmasına rağmen açık bir dönerci bulduk. Tamam, Almanya'da çok Türk var biliyorum ama burada hele bu mevsimde olmasını beklemiyordum. Aslında galiba Kürt'tü çünkü Türkçe konuşuyor musunuz diye sorunca ( artık öğrendim, kimseye "Türk müsün" diye sormuyorum, Türkçe konuşuyor musun diye soruyorum), dönerci bana "Kürtçe, Türkçe, İngilizce hepsini konuşuyorum" diye cevap verdi. Mersinliymiş, 6 sene önce buraya gelmiş, çok da memnunmuş. Kimse kışın burda dayanmıyormuş ama o dükkanı kapatmadığından, kışın yaza göre daha çok işi oluyormuş. E tabi, alternatif yok ki. 


Biz de aslında eve pizza söyleyecektik ama pizzacı bile kış sezonunda kapalı çıktı. Adamlar broşüre yazmış, kışın kapalıyız diye. Zaten şehirde sadece 1 kasap, 1 süpermarket ve 1 fırın vardı. Bir de eczane gördüm. Herşeyden bir tane var, çok sevimli. İnsan kendini sim city nin içinde hissediyor. 



Salı günü bir aktivite yapalım dedik ve civarda meşhur olan St. Peter Ordning'e gittik. Burası upuzun kumsalları olan bir yer. Aynı zamanda termal otelleri ile meşhurmuş. Millet buraya sıcak havuzlara, yani kaplıcalara geliyormuş. Denize varana kadar upuzun kumsalları var. Oldukça sığ bir deniz, ve çok da dalgalı. Yani pek bizim sevdiğimiz deniz tipi değil, ama kuzey denizinde, yani görülesi bir yer.









Oldukça berbat bir havada gittik. Yüzümüze iğne gibi batan dolu eşliğinde oldukça zor bir yolculuktu ama yağmur çizmelerim sayesinde ayağımı denize bile soktum. Neyseki plastik botlarda herhangi bir delik yokmuş da ayağım ıslanmadı. 




Bu kadar sessiz sakin bir yerde 4 gece geçirdikten sonra, Tuzla'da oturma hayallerimden nerdeyse vazgeçtim. Tuzla buraya göre mega şehir sayılır gerçi ama ne biliyim, şehir hayatını özledim, dört gözle hamburga dönelim istedim. Artık dönüyoruz...





Ve perşembe günü çok geç olmadan Hamburga döndüğümüzde saat 15.30 da kendimi Mönckeberg Strasse'ye atmıştım. Xmas sonrası heryerde indirim var, bunu kaçıramam. Amacım, fermuarı bozulan eski kayak montumun yerine yeni doğru düzgün bir mont almak. Jack wolfskin, Columbia ve North Face favorilerim. A bir de salomon. Bu arada acayip markaların varlığını da keşfettim. Kjus ve sportalm.


Boynerde 900 tl olan kayak montunu 200 euroya aldım, üstelik 19 euro da geri iade aldım tax freeden. Mont bana 540 tlye geldi. İnanılmaz. Malesef indirimde pantolon bedenleri tükendiğinden pantolon bulamadım, ama hayallerimin pantolonunu Salomon da buldum. Internetten araştırıp o pantolonu bulacağım kesinlikle.



Alışveriş molasında ise yıllardır önünden geçtiğim ama hiç yiyemediğim j&B burger houseta yemek yedim. Yavaş yavaş menüsünü inceledim, sistemini çözdüm (çok da zor değilmiş ama gözüm korkmuştu), ve sokağa bakan masada yer bularak, en sevdiğim yerde yemek yedim. Köftesini dana etinden yapan bu hamburgerci, tabiki bir türk tafaından işletmeye açılmış, adam menünün başına kendi rsmini koymuş. Gökhan, sadece kuran değil, belli ki aynı zamanda şef yada kasap çünkü şef kıyafetiyle poz vermiş.


Şu an uçakta dönüyorum. Gelirken beni çok mutlu eden türk hava yolları, bu sefer onlara defalarca lanet okumama neden oldu. Dün akşamdan beri check in yapmaya çalışıyorum fakat sistem bana biletim olduğu halde, biletim olmadığını söyleyip duruyor. Acente ve thy yi aramalarım sonucu, hepsi bana problem olmadığını, ne hikmetse check ini onların da yapamadığını ama merak etmememi söylediler. Emin misiniz, bak ben oraya gittiğimde birşey olmasın dememe rağmen, yok yok merak etmeyin dediler, ve tabiki bana patladı.
Tabiki boarding pass'imi almaya gittiğimde kadın bana biletim olmadığını söyledi. Bir de son koltuk demez mi. Delirdim tabi, bağrınarak thy bankosuna gittim, herkesin önüne geçip bağıtrarak biri bana yardımcı olabilir mi diye çığırdım resmen. Gerizekalılar, sanki lütfen yapıyorlar. Senin işin bana yardım etmek, hayrına yapmıyorsun bunun için para kazanıyorsun sen. Kendi çabalarım sayesinde uçağa binmeyi başardım. Tabiki benim şansıma bir önceki uçak iptal olmuş ve bu uçağa insanları doluşturuyorlar. O yüzden şu anda full gidiyoruz. Döner dönmez thy ye hem bana gidişimden sadece 300 mil verdikleri için hem de bu son olay için şikayette bulunacağım. Normalde 1256 mil olan rota ne hikmetse 300 mil verdi. Hasbinallah diyorum.


Neyse artık yemek geliyor, bakalım thy ne cevap verecek.

No comments:

Post a Comment