Pages

Monday, March 23, 2015

Zirvedeki Gezginler ile Brisa Seycheller & Dubai Seyahati Gün 2

Sabah 7... Seycheller havaalanına indik! Bizi çiçekten yapılma kolyelerle karşıladılar. Adanın meşhur bir çiçeğinden yapılmış bu kolyeler, hafif ve güzel bir kokusu var içinizi baymıyor. İner inmez Efe adanın birasını keşfetti, Seybrew! Bundan sonra 3 gün bu birayı içiyoruz!

Grubumuz kalabalık. Brisa'nın bayi seyahatini kazanan bayilerle beraberiz. Turumuzu düzenleyen ise Scala Mice. Turu temsilen Neslihan Hanım bizimle, bir de tur rehberlerimiz var, Tuğba Hanım ve Emre Bey. Yaklaşık 60 kişiyiz. Hal böyle olunca 3 minibüse bölerek bizi havalanından aldılar, ve yaklaşık 30 - 40dk'lık bir yolculuktan sonra otelimize vardık. Kempinski Seychelles !!!

Rüya gibi bir otel. Maldivlerdeki otelimizden çok daha şık ve yemekleri çok daha güzeldi. Hele odamız... Oldukça lüks ve moderndi. Hayatımda uyuduğum en rahat yataklardandı... galiba pamuktan?! Yatağın etrafındaki cibinliği açmayı çok istedim ama tozludur diye cesaret edemedim.
Otel'de çalışan 3 Türk vardı. Biri tam olarak ne iş yaptığını anlamadığım bir çocuk, biri eğitim müdürü, öteki Casino müdürü. İlk ikisi bizi karşılayanlar arasındaydı, üçüncü ile Efe tanıştı, ben kumara inmediğim için kısmet olmadı.

Otel'de yaklaşık 1 saat kaldık. Bavullarımızı açtık, mayolarımızı giydik hazırlandık ve çıktık. Yine minibüslerle nerdeyse 1 saat yol aldık ve 11 gibi başkent Victoria'da bulunan limana vardık. Ve katamaranımızdayız.

Katamaranla hemen limanın karşısındaki küçük adacıklara doğru yola çıktık. Bugün St. Anne Marine Park Turunu yapacağız. Yani anakaranın Mahe'nin biraz açığındaki mercan kayalıklarını göreceğiz.



Adalara yaklaştığımız noktada demir atıp yavaşladık ve küçük bir denizlatıya benzeyen bir tekne katamarana yanaştı. İki gurup halinde bu tekneye geçtik. Teknenin içinde tek sıra olarak oturabileceğiniz bir düzenek var ve mercan kayalıklarına, denizin sığlaştığı yerlere çok yaklaşabiliyor. Böylece ıslanmadan balıkları ve mercanları görebiliyorsunuz.




İlk gurup denizaltı teknedeyken biz de katamarandan balıkları besledik :)
 
Öğleden sonra 5 gibi otele döndüğümüzde hemen plaja koştuk. Otelin %70 dolu olduğuna inanasın gelmiyor, oldukça sessiz ve sakin bir kumsalı var. Koyun ilerisindeki evlerde kalan otel müşterileri kendi evlerinin önünden denize girebiliyormuş. Muhtemelen bu nedenle koyun her yanına dağılmış eşit sayıda müşteri belli bir bölgede yığılma olmamasına ve rahat etmenize olanak sağlıyor.

Kumlar yumuşacık ama maldivlerdeki kumlar gibi değil. Kempinskinin sahili fotoğraflarda güzel gözükse de yüzmek için ve yürümek için çok uygun değil. Denizi çok sığ ve mercan ve kayalıklar var. Ege insanına göre değil. Su sıcak, sahilde de yürürken küçük mercan parçaları ayağına batıyor çünkü kum sandığımız şey aslında ufalanmış kopmuş mercanlar. Resimlerde arkamızdaki kısım koyun geri kalanı. Otel koyun başında ve anladığım kadarıyla koyun çoğuna otel yayılmış. Oldukça geniş bir alan.

Akşam yemeği açık büfe. Ve gerçekten çok lezzetliydi. Aşağıdaki fotoğraf büfenin biraz ilerisindeki barbekü alanı. Burda her akşam farklı ürünleri ızgarada yeme şansınız oluyor. Seçenekler yeterli ve damak tadımıza uygundu.
İlk gece zaten yorgunduk ama en hoşuma giden kısım yemekten sonra kadınlar olarak açık havadaki bambu masalara geçip, sigara yakıp bir de cappucino söyleyip muhabbet ettiğimiz kısımdı. İlk akşam Dilek ve Başak ablayla tanıştım ve onları çok sevdim. Aynı zamanda Nevin, iki Funda, Merve de masadaydı. Saat 11 olduğunda ayaklarım geri geri giderek odamıza geçtim, ve içtiğim kahve yüzünden 2 saat uyuyamadım!!! Neden gece gece kahve içerim ki ben... Ben kahve bile içmem ki... Ama içtim... Ve uyuyamadım :)

No comments:

Post a Comment