Pages

Friday, June 6, 2014

New York Vol.1 Day.1



Sonunda senelerdir istediğim ve Efe’yi ikna edene kadar akla karayı seçtiğim New York tatilimize başlıyoruz. E kolay değil, 8 ay öncesinden plan yapmışız... Her an bir iş seyahati çıkar da iptal olur mu stresini yaşamışız... Belki de o yüzden pek de gidiyor gibi hissetmiyoruz. 
17 Mayıs 2014 Cumartesi, öğlen saatlerinde kalkan uçağımızda hiç uyuyamadık. Ben galiba 4 film, birkaç bölüm dizi izledim ve bol bol 2048 oynadım. Sonunda yol bitti, 1 saat süren polis kontrolünden bize hiç soru sorulmadan çıkmayı başardık.

JFK’de bavulunuzu alıp çıktıktan sonra hemen kapının yanında Ground Transportation Center deskleri var. Sizi ulaşım konusunda bilgilendirip yönlendiriyorlar. Ben tripadvisor ve havaalanı sayfasından zaten araştırmamı yapmıştım ama birkez daha fiyatlar konusunda bilgi aldık. Taxi flat rate olarak 65 dolar artı bahşiş, shuttle 37,5 dolar, Grand Central Station’a giden otobüs 26 dolar. İlk deneme olarak Supershuttle’ı seçtik. http://www.supershuttle.com/. Hemen kalkıyor yalanına tabiki inandık. Ama yine de şanslıydık. Shuttle'a en son biz bindik, toplam 6 kişiydik, 10dk bekledik ve sonra kalktık ve ilk bizi otelimize bıraktılar. Shuttle servisi ile ilgili ufak bir bilgi, birkaç terminale uğrayıp yola öyle çıkıyor malesef. Direkt gidiyor diyenlere inanmayın. Akşam trafiğiyle yaklaşık 1 saat içinde 46th Street ile 6th Av köşesinde indik ve işte otelimiz ...Hotel Broadway at Times Square.

Oteli www.booking.com dan bulmuştum. New York’a ilk gidenler olarak klasik en merkezi yerde kalalım dedik ve Times Meydanı'nı seçtik. 8.6lık review puanı ve kendi sınıfı içindeki fiyat avantajıyla bizim için çok uygundu. 3 yıldızlı ve üstelik kahvaltısı da var. Daha ne olsun. En azından sabahları dışarı çıkmadan bi çay kave içerek ve biraz birşeyler yiyerek dışarda kahvaltı edecek yer arama zahmetinden kurtulduğumuz çok iyi oldu. Oda tertemiz yeterince geniş, ve küveti bile vardı. Odamız binanın arkasında bir boşluğa baktığından sehrin gürültüsü de bizi çok etkilemedi.
Akşamüstü 7 gibi oteldeydik, hemen eşyaları bırakıp kendimizi sokağa attık. Açız, yemek yememiz lazım. 


Yaptığımız ön araştırmalar sonucu baktık Madison Square Park’ta Shake Shack var. Park 23th’te. 46th’dan oraya yürürken yolda da bakınırız hem etrafı biraz tanırız, başka biryer bulursak da orda da oturabiliriz dedik, çıktık. Çıkar çıkmaz zaten 7. Av ve Broadway’in kesişimine çıktık. Otel gerçekten çok merkeziymiş. Times Square’e biraz bakındık ve tabiki hemen geçen hafta izlediğimiz The Amazing Spider-Man 2 deki merdivenleri gördük ve “filmde çok daha geniş gözüküyordu” dedik aynı anda. Bu cümle sanki bütün New York tatilimizin bir özeti gibi… New York bize göre filmlerde daha güzel.Yandaki resimde insan kalabalığından merdivenler bile gözükmüyor :) 

Madison Square Park’a vardığımızda hem hava yavaştan kararmaya biz de açlıktan ölmeye başlamıştık. Park’a yaklaşınca yemek çadırlarının olduğu bir alana girdik, oturacak yer yok herkes alıp ayakta yiyor ve deli kalabalık. Tabiki moralimiz bozuldu, burda doğru düzgün oturacak yer yok mu diye homurdanırken Park’ın içinde bir büfeden bozma Shake Shack’i ve upuzuun kuyruğunu gördük. Biz sandık ki İstinye Park'ın şaşasını burda bulacağız! Millet alıp parktaki masalarda yiyor. Gözlerimize inanamadık ve bu kadar kuyruk mu beklenir diyerek Red Lobster’a dönelim bari derken karşımıza Chipotle çıktı, hemen daldık. Efe’nin bir arkadaşı burdan bahsetti ve çok sevdi diye girdik, Mexica tarzı fast food. Ama bize göre vasatın da altıydı. En azından oturup biraz dinlenebildik ve en önemlisi kuyruk yoktu. Dönüşte Empire State’in önünden yürüdük ve 2. Şoku yaşadık. Kapının önünden yandaki sokağa doğru taşan kuyruk ve sorduğum görevlinin ortalama bekleme süresinin 2 saat olduğunu söylemesi bizde daha çok Empire hiç çıkamayacağız duygusu yarattı. O gece çıkma derdimiz yoktu zaten, hava çoktan kararmıştı ve ben muhtemelen 3. Veya 4. Günümüzde bir akşamüstü 8e doğru çıkıp hem güneş batmadan hem de gece halini göreceğimi kafaya koymuştum ama cumartesi gecesi olması sebebiyle sanırım izdiham vardı. Çünkü bizim gittiğimiz zaman hemen hop diye girdik içeri. Bu arada söyleyeyim, internetten bilet almak yalan! O kuyruğu size biletiniz olsa da olmasa da bekletiyorlar. Yani boşuna önceden almayın.

10gibi odaya döndüğümüzde Türkiye saatiyle sabaha karşı 5 olmuştu ve biz hiç uyumadığımız için bayılmak üzereydik. Hemen yattık ve ertesi sabah 7de kalktığımızda da saat farkı yüzünden hiçbir sorun yaşamadık... Asıl jet lag dönüşte olurmuş zaten :)


Söylemeden geçmeyeyim, otele dönerken Sex and the City'de Sarah Jessica Parker'ın evlendiği kütüphaneyi de gördük :)

No comments:

Post a Comment