Pages

Wednesday, April 27, 2016

Çikolatalı Islak Kek

Kek İçin:
3 adet Yumurta
2 su bardağı Un (280 gram)
1 su bardağı Şeker (200 gram)
1 su bardağından bir parmak az Süt (230 ml)
1 su bardağından bir parmak az Sıvıyağ (230 ml)
1 paket Kakao (25 gram)
1 paket Hamur Kabartma Tozu
1 adet Çubuk Vanilya

Sos için:
1 su bardağından bir parmak az Süt (230 ml)
1 su bardağından bir parmak az Sütlü Çikolata (100 gram)

Saturday, February 27, 2016

Komşu Fırın Zebra Kek Tarifi



3 yumurta
70 gr tereyağı + 75 gr sıvı yağ
190 gr (1 su bardağı) şeker
250 gr un (2 su bardağı)
1 paket vanilya
Kabartma tozu
1 paket kakao
200 mL süt
Fırının turbo modu alttan 2. Tepside 160 derecede 35dk pişirdim pişmedi, 170 derecede 15-20 dk daha pişirdim oldu.

Thursday, February 11, 2016

Oreo Cheesecake



OREO Cheesecake
Malzemeler
34 OREO kurabiyesi parçalanmış olarak taban için
12 oreo kremanın içine
4 oreo en üste
70 gr (3 çorba kaşığı tepeleme)  erimiş tereyağ
3 (250 g) paket Pınar Beyaz , yumuşamış. (geçen sefer ben 700g kullandım)
250 gr şeker (1 bardak + 4 yemek kaşığı gibi)
1 vanilya
4 yumurta
1 paket krema

Hazırlanışı:
Fırını 175 dereceye ısıt
34 oreo’yu rondodan geçir. Tereyağını ekle iyice karıştır. 29cm’lik yuvarlak fırın kabına al.
Pınar beyazı, şekeri ve vanilyayı iyice karışana kadar mikserde karıştır.
Yumurtaları teker teker ekle.
Geri kalan 12 kurabiyeyi parçala. Kremanın içerisine kat. Tabanın üzerine kremayı ekle. Ve geri kalan 4 kurabiyeyi kremanın en üstüne serpiştir.
45 dk 175 derecede, 10dk 200 derecede pişir. Sonra fırını kapat, 10dk fırının içinde beklet. Dışarı çıkar 45 dk soğut, sonar buzdolabına koy.
Çok sallanmaması lazım kremanın piştikten sonar.

Sunday, August 9, 2015

Nilay ve Ardayı ziyarete Bursa'ya gidiyoruz

Bu sabah 8.30 da Bursa'ya doğru yola çıktık. Pazar pazar erkenden yola çıktığımız için bomboş yollarda rahatça 11de özel Jimer Hastanesine vardık.

Nilay dün sabah doğurdu. Epidural sezeryanla. Fakat bir daha doğurursam kesinlikle genel anestezi alırım diyor. Bütün ameliyatı yaşamak, sesleri, konuşmaları ve dikişin yapıldığını duymak pek hoşuna gitmemiş. Zaten çocuğu 10sn görüyorsun sonra alıp gidiyorlar, 10dk geç görürsen de aynı şey diyor. Tuğba'dan sonra Nilay da böyle deyince galiba bende eğer sezeryana dönmek zorunda kalırsam genel anestezi alacağım.

Arda 2650 doğmuş. Kattaki en küçük bebek diyor Nilay. Sütü de henüz gelmediği için Arda'ya mama veriyorlar ama onu da pek almıyor. Arda yemiyor diye Nilay ona kızıyor... Halleri oldukça komikti.

Ben Nilay'ı çok iyi gördüm, karnı hala var ama çoğu inmiş, çok ağrım var demesine rağmen dışardan hiçbirşey belli etmiyordu.

Jimer hastanesinden memnun ama haftasonu doğurduğu için mi bilinmez, personelin biraz lakayıt olduğundan, çok ilgilenmediklerinden yakındı. Hastane odası güzel ve genişti, gördüğüm iki hemşire de gayet ilgiliydi. Oda da aşağıdaki şekilde. Bu geniş oda. Cüzzi bir ek ücret ödemek gerekiyor geniş oda için ama bence iyi olmuş. Ben de kısmet olursa suit oda tutmak istiyorum.. Ama daha çok var :)

2 aaat oturduk, melodiden yaptırdıkları çikolatalarımızı yedik, hediyemizi verdik ve kalktık.

Bursaya kadar gelmişken iskender yemeden olmaz. Carrefour AVM'nin içindeki İskender'de kebaplarımızı yiyip dönüş yoluna çıktık. 

Monday, April 6, 2015

DUBAI - Şehir turu, Pazar yeri, Burj Khalifa, Armani Hotel Atmosphere Restaurant, Dubai Mall, Cheesecake Factory ve Atlantis Hotel Water Park

Bugün dopdolu bir gün...
Sabah 7.30da kalkınca kendimize geldik, kaç gündür güneş doğmadan yataktan çıktığımızdan, 7.30da kalkınca tatilde olduğumuzu anladık. Şahane bir kahvaltı var otelde. Açık büfe ve her millete özel kahvaltı var diyebilirim. Malesef fotoğrafını çekmemişim, ama pakistan hint kahvaltısından, ingilizine, çinden amerikanına kadar herkesi düşünmüşler.

Kahvaltıdan sonra otobüslerimize bindik ve şehir turumuz başlıyor. Önce Burj el Arab oteli ile fotoğraf çekmek için durakladık. 


Ordan da Pazar Yeri'ne (the Sook) gittik. Ben pazar yerini beğenmedim. Kapalı Çarşıyı gören birinin burayı beğenmesi mümkün değil ve çok da pahalı!



Pazar yerindeki gezi süremiz bitince yine otobüslerimizde Burj Khalifa'ya geldik.
Birleşik Arap Emirliklerinde polis arabaları bile son model!!
 
Öğlen yemeğini Armani Hotel bünyesindeki 124. katta olan Atmosphere Restaurant'da alıyoruz. 
 

Yine kişi başı 100 dolarlık bir öğle yemeği ve bayilerimiz yine aç kaldı.

  
Önden havyar, ana yemek olarak Dana yanağı, tatlı olarak milföylü kremalı çilek.
 



Ben özellikle çok yemedim, Dana yanağı acayip yumuşak ama çok yağlı bir et. Bildiğimiz anlamda yağ değil, etlerin arasında lif lif yağlar var, yanak işte. O yüzden benim sevebileceğim bir et değildi... Ben kendimi cheesecake factory'e saklıyorum.

Yemekten sonra 3 gibi bizi Dubai Mall'a bıraktılar. Alışveriş yapmayacağımız için, biz efeyle soluğu cheesecake factory'de aldık.


 Önden küçük birşey yemek istedim ve garsonumuzun tavsiyesiyle bu güzel mini hamburgerleri söyledik.
Kızılkayaların ıslak hamburgerine benziyordu tadı.. yani çok güzel!

Vee arkasından da, meşhur cheesecake'leri bir tadalım dedim.Oreo Cheesecake ve Rasberry.
Saat 4te otele dönecek olan otobüse yetiştik. Çünkü burda daha fazla vakit kaybetmeden, akşam yemeğinden önce otelin Su Parkını görmek istiyoruz. Otel müşterisi olduğumuz için ücretsiz ama buraya otel dışından da çok gelen var.

Akşamüstü 5'te Su parkındaydık. Fotoğraf çekemedim çünkü mecburen bırakmak zorunda kaldım. Fotoğraf makinası ile suya giremiyorum :)

Çocuklar gibi koşa koşa gittik resmen. Ve her kaydıraktan kayabilelim diye de çığlıklar atarak ve koşarak tırmandık merdivenleri. Bu tatilde en çok eğlendiğim 1 saati geçirdim burda. Çocukluğuma döndü(k)m resmen!

6da odadaydık, küveti doldurup köpükler içinde de 15 dakika rahatladıktan sonra hızlı bir duş, ve makyaj ile 7de hazırım. Bekle bizi Medinat Jumeirah!

Medinat Jumeirah'ı Rana'dan ve Miray'dan çok duymuştum.
 
Gündüz gözüyle gezmek daha güzel olabilirdi ama en azından, akşam da olsa gördüm, ayak bastım. Hem de ne basmak! Burası 3 koca otel'den oluşan, pazar yeri olan ve içinden yapay bir creek "dere" geçen bir açıkhava komplexi.
Dere'deki küçük teknelere bir duraklık bile olsa bindik, karşı kıyıda inip akşam yemeği yiyeceğimiz restaurantımıza yürüdük. Pier Chic!
Pier Chic oldukça lüks, yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz iskelenin sonunda, size denizin ortasındaymışsınız hissi veren bir yer. Mekanın yarısından çoğunu biz doldurmuştuk, ve sigara içenler için özel bir balkonumuz bile vardı.
Yemekte Başak Abla ve Funda'larla beraber oturduk.
 Turun başından beri, huzur içinde, koşamadan, stres olmadan geçirdiğimiz tek akşamdı diyebilirim. Ertesi gün erken kalkma derdi olmadan, gönlümüzce yedik, uzun uzuun oturduk, içkilerimizi yudumladık sohbet ettik ve geceyarısı gibi otelimize döndük.

Her ne kadar koşsak yorulsak da, 6 gün içinde sanırım görebileceğimizin maksimumunu gördük. Her yorgunluğa değdi!

Bu da Dubai'ye veda fotoğrafı... odamızdan manzaramız. Akvaryumu tepeden görüyorduk :) köpekbalıklarına bakarak veda ediyoruz. ... yine gelicem Dubai, bu sefer en az 3 seneliğine!

DUBAI - Atlantis Hotel, Oceanic, Çölde Safari ve Bedevi Kampı

Sonunda Dubai'ye gidiyoruz. Sabahın köründe başlayan bir yolculuk ile 6.30da havaalanındayız.
 
Uçağımız 8.30da. Bu seyahatte Özlem Hanım ve Mehmet Bey ile kaynaştık. Kendilerine bayıldım, ama özel hayatlarını burda deşifre etmemek adına kendilerinden çok bahsetmeyeceğim.
Uçakta biraz uyuyabildim sadece. Baktım olmuyo Theory of Everything'i izledim.
Dubaiye indiğinizde bu sefer 2 büyük otobüse bölündük ve orda ikamet eden 2 türk rehber de bize katıldı. Meşhur Şeyh Zayid yolundan otelimize, Dubai'deki ilk 3 otel arasında sayılan Atlantis Hotel'e geldik. Muazzam bir lüks.
 
Ama odaları için aynısını söyleyemeyeceğim. Gayet sıradandı.
 
Turu organize edenler fazla ütopik bir plan yapmışlar.Programı dakika dakika hesaplamışlar, ama tabi gerçek öyle olmadı. Uçak biraz geç indi, 60 kişinin bavulunu alması, ordan otobüse binmesi derken programın nerdeyse 2 saat gerisinde kaldık. Bize önce otele vardığımızda odalarımıza çıkıp üstümüzü değiştirebileceğimizi söylemişlerdi. Çünkü akşam bedevi kampına gidiyoruz ve çöl soğuk olabilir, o nedenle üstümüze kalın birşeyler almalıyız. Fakat otele vardığımızda bizi direkt öğlen yemeğine aldılar ve odaları beklemeden apar topar bir yemekten sonra jeeplere bindirerek çölde safariye geçtik. Jeep dediysem Toyota Land Cruiser.

Neyse programa kaldığımız yerden devam edeyim. Atlantis otele vardık. Bavullarımızı direkt otel görevlileri alacağı için biz onlar almadan bavula ulaşıp üstümüze sweatshirtlerimizi aldık. Serap Hanım ve eşi de bizimleydi, onlar da bavullarından eşya almaya çalışıyorlardı. Aldık almasına ama, bizi kimse beklemeden içeri girdiler ve biz kocaman otelde nereye gideceğimizi bilemeden kalakaldık.

Hangi restaurant olduğunu da bilmiyoruz. Neyse bulduk bir görevli, dedi ki burda bir sürü restaurant var, hangi restaurant. Aradık Tuğba Hanım'ı. Ossiente diye birşey anlıyorum, adam diyor ki öyle bir lokanta yok. Sonradan anladım Oceanic diyor. Adam haa tamam o koridorun sonunda dedi. Hay allahım, ossiente ve oceanic bu kadar mı birbirinden farklı, bunu diyor olabilir misin diye aklına gelmiyor mu...

Çok şükür restaurant'ı bulduk. İnanılmaz lüks! Öğle yemeği için içim acıdı çünkü kişi başı 150 dolarlık bir öğlen yemeğini 45 dakikada yemek zorunda kaldık. Restaurant otelin akvaryumuna bakıyor. Akvaryum dediysem, muhtemelen dünyanın en büyük akvaryumlarından... Otel bu akvaryum ile meşhur.

 

Önden türüf mantarlı ıstakoz çorbası, ana yemek olarak dereotu soslu somon balığı ve tatlı olarak panna cotta. Tek kelimeyle mükemmeldi, ama tabi bayilerimiz pek sevmediler.

Yedik yemekleri ve 4erli gruplar halinde Toyota Land Cruiser'larımıza geçtik. Biz Hamide Hanım ve Mehmet Ali bey ile aynı arabadaydık. Çölde safariye ulaşabilmek için önce 45 dakika kadar arabayla gitmemiz gerekti. Şöförümüz İlyas aslen Hindistana yankın küçük bir ülkeden geliyor ama UAE'de doğmuş. Lokaller gibi beyaz bir kıyafet giyiyordu ama sordum, isteyen herkes giyebilirmiş, yasak yokmuş. Daha sonradan tur rehberlerinden öğrendiğimiz bilgiye göre, burda doğmuş bile olsan UAE kimseye vatandaşlık vermiyormuş. Yani muhtemelen İlyas da buranın vatandaşı statüsünde değildi.
Çölde safari çok beklediğim gibi olmadı. Bir kere çok kısa sürdü. Bence çölde araba kullanarak geçirdiğimiz süre toplam 25 dakikadır.
 
Arada mola verdik, fotoğraf çekildik falan öyle goy goyla geçti süre. Sonra da çölden çıkıp 10 dakika sürüş mesafesindeki bedevi kampına gittik.

Rahat minderlerde ama yerde oturduğunuz bir ortam var. Açık büfe yemek ve çeşitli etkinlikler var. Mesela lokallerin giyidği kıyafetleri giyip fotoğraf çektirebileceğiniz bir köşe, veya elinize hint kınası yaptırabileceğiniz bir köşe vardı. Hepsi verilen fiyata dahil o yüzden içerde başka hiçbir şeye para ödemiyorsunuz.
 

Önce erkek bir dansçı çıktı,

 

sonra da bir dansöz. Dansöz rus asıllıymış, ama dansöz demeye bin şahit ister.
 

Ah şurda bizim asena olacaktı ki ne oynardı, bu aerobik gibi birşey yaptı. Neyse yedik içtik akşam 20.30 gibi şov bitti biz de çok şükür otelimize geri döndük.

Akşam efe ders çalışırken ben oteli gezmeye ve keşfe çıktım.
 
Otelde water park var, su kaydırakları yani. Alışveriş yapabileceğiniz bir alan, ve havuzlar var, yunusları sevebileceğiniz bir alan da mevcut. ve farklı farklı restaurantlar var. 1 saat gezdim sonra artık pilim bitti ve ben de uyumaya gittim.
 

Tuesday, March 31, 2015

Seycheller, Praslin ve La Digue Adaları

Zirvedeki Gezginler ile Brisa Seycheller & Dubai Seyahati Gün 4
Seychellerde son günümüz. Ve bugün belki de tatilin en zor günü! 5te kalktık!! 5.30da kahvaltıdaydık ve 6yı geçe hareket ettik!!! Bugün bütün gün Praslin ve La Digue adalarındayız. Turumuz karadan ve katamaranla tüm gün sürecek.

Sabahın 5inde Efe'ye "ben gelmesem olmaz mı yaa, çok uykum var" diye ağlıyordum. O da tamam dedi. Ama zaten ağlanırken uyandığımı farkettim ve onu yalnız bırakmak istemedim. Sonuçta bu gezinin bizim "tatilimiz" olmayacağını kabul ederek geldim. Görev beklemez, misafirlerimizle ilgilenmeliyiz.

Görev bi yana iyi ki gitmişim. Bir sürü yer gördük bak, yanıma kar kaldı. Bu sayede burda da anlatabiliyorum.
Sabah 7.30daki tarifeli seferle önce Praslin adasına geçtik. Yol 1 saat sürüyor. Havlularımıza sarıldık; ve uyuduk. Feribot kutuplar gibi, öyle bir klima var.

Prasline vardığımızda limandan bizi yine minibüslerimiz aldı.

Önce arabayla bir ada turu attık ve ormanlık botanik bahçesine benzer bir yere geldik. Burasının adı "Valle de Mai". Mayıs vadisi demek. 


Burda yaklaşık 45 dakikalık bir tur gerçekleştirdik veee

Ve şu meşhur Coco de Mer, yani buranın ünlü hindistancevizi ağaçlarını gördük. Birazdan göreceklerinize hazır olun, zira yaradan neler yaratmış, şaşıp kalacaksınız (güleceksiniz mi deseydim acaba)!
Şimdi olayın en başı Seychellere girerken pasaportumuzla vurdukları damgayla başladı. Daha tur rehberi söylemeden tabiki Efe farketti. "Bu ne yaa, göte benzeyen şekil bastılar pasaporta" diye. Ben olanca saflığımla, o şeklin biraz tuhaf bir daire olduğunu iddia etsem de, efe'yi ikna edemedim, ki o haklıymış, havaalanından bizi otele doğru götürecek olan minibüslerimize biner binmez, tur rehberimiz Tugba Hanım, pasaportlarınızdaki damgayı farkettiniz mi, o buranın simgesi olan Coco de Mer'in şekli" dedi.

İşte meşhur ceviz!!
Efendim bu ağaçlar sadece bu bölgede yetişiyor ve ülke dışına çıkarmaya çalışmak suç. 2500 dolar cezası var. Tuğba Hanım bin kere tembihledi, sakın çantama bir parça atayım da götüreyim demeyin, havaalanında eğitimli köpekler var, bunu bulmak üzere yetiştirilmiş diye kafamıza soktu Coco de Mer'i.

Mübarek cevizin dişi ve erkek olmak üzere iki ağaç çeşidi var. Aşağıdaki resimde hangisinin erkek olduğu belli sanırım. Avrupada tuvaletlere kadın erkek resmi çizerler, burda Coco de Mer koyuyorlar...şaka gibi...

Klasik doğa kanunları, erkek meyve vermiyor, mahsülü yenmiyor, amacı sadece dişiyi döllemek. Döllenen dişi ağaç meyve veriyor ve yaklaşık 7 senede olgunlaşıyor meyvesi. 35 kiloya kadar çıkan cevizler varmış. Yani kafanıza düşse ölürsünüz ama mübarek daha kimsenin kafasına düşmemiş. Cevizin altında bir karaltı var. Onun Coco de Mer'in gözü olduğuna inanıyorlar, ve düştüğü yeri görüyor, diyor adalılar. Bu dış sert kabuğa aldırmayın, içinden yenebilen bir tür hindiatancevizi çıkıyor. Sadece kabuğu böyle enteresan. 

Ağaçlar ise ayrı hikaye. Bir Coco de Mer ağacının dişi veya erkek olduğu anca ağaç büyüyünce yani yaklaşık 20 - 30 sene sonra anlaşılıyor. Yaklaşık 400 yıl yaşadığı söylenen bu ağaç 20 yaşında daha bebek sayılıyor. Yaşını tahmin etmek için ise yapraklarını ve gövdesindeki çizgileri kullanıyorlar. Her sene bir yaprak çıkarıyor, ve bu gövdesinde bir iz bırakıyor.

Onun dışında yürüyen ağaç, kökleri dışarda olan ağaç ve spagetti ağacını da gördük.
Tur bitti ve tekrar arabalara binip bir çay kahve molası için, aynı zamanda yüzmek için şahane bir koya gittik. Burası benim seychellerde şimdiye kadar gördüğüm ve yüzdüğüm en güzel deniz. Ve galiba bir vatoz da bizimle yüzüyordu :)
Artık katamarana geçme vakti geldi. Öğlen yemeği ve La Digue adasına geçeceğiz. Küçük zodyakla katamarana taşındık. Katamaranın bizi beklediği sahil buranın en güzel plajlarındandı ve bir otele aitti.
La Digue adasının limanına yakın bir açıkta demirledik ve biz yüzerken mürettebat öğle yemeğini hazırladı. Kızlarla sohbet ederken vaktin nasıl geçtiğini anlamadık. Bu gezide emine gül ve hamide hanımlarla iyice kaynaştım. Başak abla, funda, merve yine hep beraberdik. 

Yemekten sonra La Digue adasının küçük limanına demirledik ve bu sefer cemselerle (kamyonet arkası gibi askeri araçlara benzeyen ama daha sevimli araçlar) hindistan cevizi yağı çıkarılmasını, kaplumbağaları ve vanilya çubuklarını görmeye gittik.
Daha sonra öğleden sonra yüzebileceğimiz bir restaurantda mola verdik fakat o kadar kötü bir yerdi ki herkes katamarana geri dönmek istedi. Burda kısa bir moladan sonra tekrar cemselerle geri döndük limana ve katamaranla öğle yemeği sırasındaki açıklığa gidip orda yüzdük.



Dönüşümüz yine tarifeli seferle Praslin adasından olduğu için katamaran bizi praslin limanına bıraktı. Oldukça uzun ve yorucu bir günden sonra akşam 8.30 gibi otelimize vardık. Hızlı bir duşun ardından kendi otelimizde akşam yemeğimizi yedik. Bu son akşamımızda masaları bahçeye kurmuşlar, adeta düğündeymişiz gibi 10 kişilik yuvarlak masalarda bahçede yemek yedik. Ve 11 gibi herkes odasına çekildi. Bavul hazırlayıp yatma vakti, sabah 4.30 da kalkıp Dubaiye gideceğiz.